Brooklyn Köprüsü

Brooklyn Köprüsü - John Roebling

Mimar: John Roebling
Yer: Brooklyn, New York, ABD
Yapım yılı: 1870-1883

New York’un tartışmasız en ikonik yapılarından biri olan Brooklyn Köprüsü, tel kablonun mucidi olan John Roebling tarafından tasarlandı. Köprünün yapımı 1870 yılında başladı ve 13 yılda tamamlandı. Bitirildiği 1883 yılında, dünyanın en geniş asma köprüsü olan Brooklyn Köprüsü’nün köprü kuleleri de o yılda Amerika’daki en yüksek yapılardı.

Brooklyn Köprüsü’nün New York için önemi çok büyüktür. Köprü, yalnızca Doğu Nehri’nin (East River) iki yakasını birbirine bağlayan bir ulaşım bağlantısı değil. Köprünün tamamlanması tüm dünyanın çelik kullanımına yaklaşımını değiştirdi ve asma köprü inşaatlarında bir devrim yarattı. New York’un günümüzdeki öneme sahip olmasında Brooklyn Köprüsü’nün oldukça büyük bir payı vardır.

Brooklyn Köprüsü - John Roebling

Wikimedia Commons

Doğu Nehri’nin normal bir nehre göre oldukça zor koşullara sahip olması ve sürekli gel-git olaylarından etkilenmesi sebebiyle, 19 yüzyıla kadar New York ve Brooklyn iki ayrı şehir olarak düşünülürdü. Oysa New York en büyük, Brooklyn de en büyük 3. şehirdi ve iki şehir de hızla gelişiyordu. İki yaka arasındaki tek bağlantı ise işlevsiz, oldukça kalabalık ve güvenliksiz feribot seferleriydi. Bu nedenle bu iki yakanın birbirine bir köprü ile bağlanması 1800’lü yıllardan beri politikacıların rüyalarını süslüyordu.

İki yakayı bağlayan yeni bir köprü hem New York’un üzerindeki baskı ve kalabalığı alarak şehrin sorunlarını hafifletecek, hem de Brooklyn’i daha önemli ve değerli bir bölge haline getirecekti.

Brooklyn Köprüsü - John Roebling

Wikimedia Commons

Bu süreç boyunca yıllarda ahşap köprü, zincirli asma köprüler ve yer altı tünelleri gibi pek çok fikir ortaya atıldı ancak bu fikirlerden hiçbiri Doğu Nehri’nin koşulları ile uyuşmuyordu. Nehir hem gelgitli bir yapıya sahipti, nehrin zemini bir köprü için  dönemin en gelişmiş ve derin keson temeline ihtiyaç duyuyordu ve nehir o dönemin en işlek su yollarından biriydi. Tüm bu olumsuz etmenler bir araya geldiğinde, köprü fikrinin hayata geçirilebilmesi için bir mimarlık ve mühendislik harikasına ihtiyaç vardı.

Aranan harika Roebling’in iki devasa Gotik kule arasına asılan asma köprü fikriydi. Roebling,nehrin işlek trafiğini engellememek için köprünün uzun ve yüksek olması gerektiğinin farkındaydı. Bu nedenle köprüyü tamamen yatay şekilde değil, nehrin ortasına doğru ilerledikçe yukarı doğru kıvrılacak şekilde tasarladı. Bu sayede köprünün nehir üzerindeki yükseliği 4 metre kadar artırılabildi.

Brooklyn Köprüsü - John Roebling

Köprünün açılış günü / Wikimedia Commons

Brooklyn Köprüsü, 486.3 metrelik bir açıklığı geçiyor ve 1903 yılına kadar bu alanda dünya rekorunu elinde bulundurdu. Köprünün toplam uzunluğu ise 1825 metre. Gotik kulelerin en yüksek noktası ise su seviyesinin tam 84 metre üstünde bulunuyor.

Köprü’nün neredeyse kıyıdan kıyıya, 500 metreye yakın bir açıklığı tek seferde geçmesi hiç kolay olmamış. Köprüyü taşıyan iki kulenin, hem köprüyü ayakta tutan 40 cm. kalınlığındaki çelik kablo halatların yükünü taşıyabilecek mukavemete, hem de köprüyü nehir trafiğine etkilemeyecek yüksekliğe çıkarabilecek dayanıklılığa sahip olması gerekiyordu. Granit ve kireç taşı kullanılarak inşa edilen ve bir katedral kadar heybetli yükselen Gotik kuleler, o dönemde New York’ta inşa edilen en büyük yapılardı.

Brooklyn Köprüsü - John Roebling

Yaya yolları / Wikimedia Commons

Brooklyn Köprüsü’nün en özgün özelliklerinden biri, köprünün yayalar tarafından da kullanılabilmesi. Central Park’ı tasarlayan Fredrick Law Olmsted gibi, John Roebling de tasarladığı kentsel anıtın böylesine kalabalık bir şehir için tahmin edilemez bir önemi olacağını düşünüyordu. İnşa edilecek yeni köprü, New York’ta yaşayan insanlara temiz hava, ferahlık ve serbestlik vermeliydi. Bu nedenle Roebling, köprüye yükseltilmiş yaya yolları ekleyerek, Brooklyn Köprüsü’nü yalnız arabalara değil, şehrin tüm insanlarına açmış oldu.

Brooklyn Köprüsü, çeliğin kullanıldığı ilk köprü olarak tarihe geçti. Roebling’den önce hiçbir mimar ve mühendis, çeliğin köprülere getirebileceği potansiyeli fark etmemişti. Bu bağlamda Roebling, inşaat dünyasında bir devrim yaratmış oldu. Roebling’den önce pek çok mimar çeliğin strüktürel dayanıklılığını sorguluyordu. Ancak, Brooklyn Köprüsü gibi devasa bir yapının ayakta durduğunu görmek, dünya çapında çelik kullanımının yaygınlaşmasına yol açtı.


RELATED POST