Park Fiction

Hamburg’da bulunan Park Fiction yıllar süren mücadeleler sonucunda herkese farklı bir planlama anlayışının olabileceğini kanıtladı. Dünya çapında ünlü bu park, bir şehrin değişmesinde tek söz sahibinin politikacılar ve yatırımcılar olması gerekmediğini, halkın da bu süreçte bir rol oynayabileceğini herkese gösterdi. Tasarımcılara ve şehir plancılarına farklı bir perspektif sunan bu park onlara sadece politikacıların insanların istediğini iddia ettikleri şeylerle değil insanların gerçek istekleriyle tasarım yapabileceklerini görme fırsatı sağladı. Şehir sakinleri, kendi isteklerinden bağımsız bir şekilde sürekli değişen çevrelerini değiştirebileceklerini fark etti. Politikacılar da sadece yatırımcıları hedef alan bir şehir inşa etme girişiminde bulunduklarında ne ile karşılaşacaklarının farkına vardı. Birçok açıdan öncü olan bu park, dünyanın dört bir yanında aynı sorunlarla karşı karşıya gelen insanlara ilham oldu.

Park Fiction

Park Fiction, şehrin önemli bir merkezi olan St. Pauli’de konumlanmış durumda. St. Pauli, Hamburg için önemli bir merkez. Gece hayatının yoğun olduğu bu bölge aynı zamanda Almanya’daki pop müzik gruplarının büyük bir kısmının ortaya çıktığı yer olarak biliniyor. Kent hafızasında önemli bir yeri olan bu alan, liman bölgesine yakın konumu dolayısıyla yatırımcıların ilgisini çekmişti. Olayların başladığı 1990’ların başında St. Pauli bu ilgi dolayısıyla önemli bir değişim geçirmekteydi. Soylulaştırma adı verilen bu değişim, zengin kesimin fakir mahallelere yerleşerek bu bölgeleri fakir insanların yaşayamayacağı kadar pahalı hale getirmeleri olarak tanımlanabilir. Bunun sonucu olarak da fakir kesim yaşadıkları yerden koparılmış ve şehir dışındaki bölgelere yollanmış olur. Bu sorun dünyanın birçok yerinde baş gösterirken Hamburg’daki etkisi çok daha farklı oldu. Soylulaştırma karşıtı yapılan protestolarda insanlar sadece protesto etmek yerine örgütlenip bu süreci nasıl şehirde yaşayan insanların faydalanabileceği hale getirebileceklerini düşünmeye karar verdiler. Farklı iş kollarından ve farklı ilgi alanlarına sahip sanatçılar, müzisyenler, psikologlar birleşip bir grup oluşturdular. Ve bu grup kendi şehirleriyle ilgili belediye planlarına paralel olarak başka planlar üretmeye başladı. Belediyenin asıl planı o bölgeyi yatırımcılara satarak pahalı konutlar yapılmasını sağlamaktı. Fakat bu planlar sadece belediye ve yatırımcılar arasında gerçekleşen diyaloglar sonucu şekilleniyordu. O bölgede yaşayan insanların hiçbir söz hakkı yoktu. Bu sebeple protestolarda oluşan yeni grup tamamen farklı bir planlama yöntemi izlemeye karar verdi.

Park Fiction

© park-fiction.net

Yeni planlama yöntemi halkla iletişim kurarak ve halkın isteklerini gözeterek ilerleyecekti. Halktan kendi şehirleriyle ilgili ne istediklerini sormak istiyorlardı fakat birçok insan daha önce şehirleşme ve şehir planlaması üzerine hiç düşünmemişti. Bunun için ilk başta film gösterimleri, konferanslar ve paneller yaparak halkı bu konuda bilgilendirmeyi amaçladılar. Daha sonra halka fikirlerini sorma aşamasına geçtiler. Bunun için de farklı yöntemleri vardı. Öncelikle bir planlama konteyneri oluşturdular. Bu konteyner gün içinde şehir etrafında dolaşarak halka şehirle ilgili isteklerini sormaktaydı. Bunun için bir anket hazırlamışlar ve ankette hayallerindeki parkı çizmelerini, tarif etmelerini ve akıllarında varsa örnek vermelerini istemişlerdi. Çocuklar içinse çizim ve maket atölyeleri oluşturup hayallerindeki parkı oluşturmaları istenmişti. Gün içinde bu ankete veya atölyelere katılamayanlar veya geceleri akıllarına aniden fikir gelen insanlar için bir telefon hattı oluşturulmuş, isteklerini bildirmek isteyen insanlar için bu hat her saat açık tutulmuştu. Bunun dışında Almanca bilmeyen göçmenler de düşünülmüş ve bunun için bir çanta oluşturulmuştu. Bu çantanın içinde Hamburg’un siluetini gösteren bir çizim ve amaçlarını anlatan broşürler bulunmaktaydı. Göçmen mahallelerine giderek o bölgedeki insanların da fikirlerini almayı amaçlamışlardı.

Park Fiction

© cool-cities.com

2002’de yapılan Documenta11 Park Fiction grubu için bir dönüm noktası oldu. Documenta11’e davet edilen grup topladıkları fikirleri derleyip düzenleyerek uygulanabilir bir plan haline getirdiler. Sergilenen bu detaylı plan uluslararası düzeyde ses getirdi. Dünyada eşine az rastlanan bu planlama yöntemi şehir planlamasına yeni bir boyut kazandırmış oldu. Parkta olması planlanan projeler kamuoyundan gelen fikirlerin planlamacılar ve tasarımcılar tarafından düzenlenmiş haliydi. Örneğin ‘Palmiye Ağacı Adası’ projesi Yusuf adında küçük bir çocuğun çiziminden esinlenilerek oluşturulmuştu. Bunun dışında Sabine Stöwesand’ın uçan halı projesi parkın en karakteristik projelerinden biri olarak yerini almaktaydı. 10 yıllık bir çalışma, mücadele ve uğraş sonucunda 2005 yılında Park Fiction açıldı. Açılışında ‘Soylulaştırmaya Karşı Piknik’ yapıldı ve birçok kişinin katılımıyla renkli bir açılış gerçekleştirilmiş oldu.

Yıllar içinde park dayanışmanın ve protestoların sembolü oldu. 2009 yılında ‘Empire St. Pauli– On Pearl Chains and Banning Orders’ filminin gösterimi çıkışında tekrardan büyük protestolar gerçekleşti. Günümüzde St. Pauli şehir protestocularının buluşma merkezi olarak da biliniyor. Orada yaşayan insanların kendi güçlerini ve önemini anlamalarını sağlayan bu olay insanlara politikacıların kendi çıkarlarına göre yaptıkları planları istediklerinde değiştirebileceklerini göstermiştir.

Park Fiction

© park-fiction.net

2013 yılında İstanbul’da Gezi Parkı’nda yapılan protestolar Park Fiction ile büyük benzerlik gösteriyordu. Kentsel dönüşümün getirdiği değişimler insanların kabul edemeyeceği boyutlara ulaşmış ve insanlar da bu duruma karşı çıkmak istemişlerdir. Parkı korumak için başlayan bu protesto ülke çapında büyük yankı uyandırmıştır. Park Fiction da kendi hikâyelerini paylaşan bu parkı kardeş park ilan ederek ismini Gezi Park Fiction olarak değiştirmiş ve Gezi Parkı’na olan desteklerini ifade etmişlerdir.

Park Fiction grubu önderlerine Henri Lefebvre’in düşüncelerinden yola çıkılarak oluşturulan ‘Şehir Hakkı Hareketi’ ilham vermiştir. Bu hareket şehirde yaşayan insanların kendi yaşadıkları şehirlerle ilgili söz hakkına sahip olmaları gerektiğini anlatmaktadır. Günümüzde dünyadaki insanların yarısından fazlası şehirlerde yaşamaktadır ve tahminlere göre 2050’de şehirlerde yaşayan insan sayısı %66’lara ulaşacaktır. Şehirlerde bu kadar hızlı bir değişim yaşanırken şehirlerin daha yaşanabilir hale gelmesi için bir çözüm bulunmalıdır. Hamburg Avrupa’nın en zengin şehirlerinden biri olmakla beraber Avrupa’nın ikinci en büyük limanına sahiptir. Hafencity ise Avrupa’nın en büyük inşaat alanıdır. Bu veriler yatırımcılar için muhteşem bir fırsat olarak görülebilir fakat şehirde yaşayan insanlar için farklı anlamlar taşımaktadır. Büyük bir hızla değişen şehirlere adapte olmaya çalışan şehir sakinleri kısa bir zaman sonra soylulaştırmaya maruz kalmaktadırlar. Tanıdıkları, bildikleri, şehir hafızasında yer eden bölgeler bir anda yıkılıp devasa ölçekte lüks projelere dönüşebilir ve bu değişimde şehirde yaşayan insanların hiç söz hakkı olmayabilir. LeFebvre’e göre sokak boyunca uzanan mağaza vitrinleri bir kamusal alan olarak kabul edilmemelidir. İnsanların para harcamadan da vakit geçirebilecekleri, farklı kesimlerin iletişime geçebileceği kamusal alanlar inşa edilmelidir. Şehirleşme kaçınılmaz bir süreçtir ve insanların bu değişimde söz hakkı olması gerekir. Şehir hakkı hareketiyle insanların gerçekten yaşamaktan memnun olacağı yerler oluşturulabilir.

Park Fiction

© park-fiction.net

İnsan için tasarım yapma fikri eskiden beri var olan fakat tasarım parametrelerinde bir türlü birinci sıraya yerleşememiş bir düşüncedir. Yatırımcılar veya politikacıların istekleri şehirde yaşayanlar için bir mekân oluşturma fikrinin her zaman önüne geçmiştir. Park Fiction ise tam tersi bir örnek oluşturmuştur. Liman bölgesi ile şehrin en önemli merkezlerinden biri olan St. Paulinin arasında kalan Park Fiction ile hem o bölgedeki yeşil alan olma özelliği korunmuş hem de insanların isteklerinden yola çıkılarak karakteri olan bir mekân yaratılmıştır. İnsanların katkı sağlaması için her türlü yöntem kullanılmış ve sonucunda gerçekten insanların fikirlerinden yararlanılarak bu park oluşturulmuştur. Bunun sonucu olarak da şehirde yaşayan herkesin kendini ait hissedeceği bir alan yaratılmıştır. Soylulaştırma dünyanın her yerinde gerçekleşmektedir ve buna maruz kalan herkes bu parkın hikâyesini dinlemeli ve neler yapılabileceğine dair ders çıkarmalıdır.

 


RELATED POST