4. Levent Mahallesi Mozaikleri

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesi ile birlikte dünyada yaşanan politik ve ekonomik gerilim azalmaya başlamış ve bütün dünya ile birlikte Türk siyaset ortamında da belli değişiklikler meydana gelmiştir. 1945 yılında çok partili ortama geçiş ve aynı yıllarda yapılan ilk çok partili seçimler, devletin cumhuriyet döneminden beri var olan politik yönünü başka bir yönde değiştirdiğini ve ülke içerisindeki sosyo-ekonomik ve politik durumun devlet mekanizmalarına bir şekilde yansıdığını bizlere göstermektedir. 1950’li yıllardan sonra ise devlet politikaları dahilinde ekonomide bir liberalleşme süreci başlamış ve devletin ekonomideki payını daraltmak, özel sektör sahasını mümkün olduğu kadar genişletmek amaçlanmıştır. Bahsedilen özgürlükçü ve kapitalist sektöre ülke içerisindeki ekonomide daha çok yer verilmesi, dönemin uluslararası ekonomik ve politik dinamiklerinin Türkiye üzerindeki yansımaları hakkında bize örnekler vermektedir.

4. Levent Mozaikleri

4. Levent Mozaik Haritası

1950’li yıllara kadar etkilerini yer yer yoğunlukla devam ettirmiş olan ve 1930’lu yıllardan itibaren başlayan mimari üretimde bir modernleşme süreci söz konusudur. Bu dönemdeki mimari üretimin, özellikle 1930’lu yıllarda kendisini gösteren bir milliyetçi arka planı vardır ve bahsedilen bu milliyetçilik 1950’li yıllarda etkisini ancak yitirmeye başlamıştır. İki dünya savaşı arasında geçen bu dönemde, dünya dinamikleri dahilinde artan bir milliyetçilik düşüncesi olması ve Türkiye içerisindeki mimarlık ortamının da bu ideolojilerden etkilenme ihtimali, İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya dinamiklerinin hızla ve alışılmadık bir biçimde değişmesinin Türkiye’nin politik, ekonomik ve ayrıca mimari üretimi üzerinde olan etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır.

 

Bu dönemde modern tarzda mimarinin kendini ülke içerisinde göstermesi, bu zamanlarda kendini mimari üretimde de ağırlıkla göstermeye başlamış kapitalist dünya modeli aracılığı ile yoğunlaşmış, Sözen’in de dediği üzere: “1950 sonrasında yapılan her ürünün -fazla bir zorlama olmaksızın- Batı kökenli bir akım veya anlayışın sınırları içine yerleştirilebileceğini söylemek pek yanlış olmaz” benzeri yorumlar yapılmıştır. 1950’li yıllarda Türkiye’de artan sanayileşme ve çoğunlukla ülkenin iç kısımlarından İstanbul’a olan, sanayi tesislerinin artması ile doğru orantılı olan göç sorununu, bununla birlikte ortaya çıkan konut sorununu da beraberinde getirmiştir. Bu dönemde en çok ön plana çıkan iki proje, Emlak Kredi Bankası’nın gerçekleştirdiği toplu konut projeleri olan Levent ve Ataköy mahalleleri uygulamalarıdır.

 

Levent Mahallesi, İstanbul Teknik Üniversitesi hocalarından biri olan Kemal Ahmet Aru ve Rebii Gorbon tarafından, 1940’lı yılların sonunda tasarlanmaya başlanmış, mahallenin son etabı olan 4. Levent mahallesi ile 1950’li yılların sonunda tamamlanmıştır. Etaplar halinde tasarlanan Levent mahallesi toplamda 4 mahalleden oluşur. Bugün toplum hafızasında bıraktığı konum ve İstanbul’un ulaşımı ve ekonomik anlamda da önemli unsurlar barındıran Büyükdere Caddesi aksına bitişik olması dolayısı ile yalnızca 1. Levent ve 4. Levent mahallelerinin isimleri belirgin bir şekilde anılsa da, Levent mahallesi ikinci ve üçüncü etaplara sahiptir. Bugün bilinen 1. Levent Mahallesi, Büyükdere Caddesi’ni dik kesen Levent Caddesi ve Nisbetiye Caddesi arasında kalmış, 2. Levent Mahallesi ise kuzeye doğru eklemlenen kısımda tasarlanmış ve Çilekli Caddesi’ne kadar uzanan kısımda ise 3. Levent Mahallesi uygulanmıştır. Büyükdere Caddesi’ne bitişik olan ve mahallenin son uygulama etabı olan 4. Levent Mahallesi, konut tipleri ve kurgusu yönünden diğer mahallelerden farklılaşmış, çeşitli yükseklikte bloklarla az yoğunluklu bir mahalle planlanmıştır. Mahallede, her biri kendi içerisinde izole bir yeşil alana sahip olan, geniş bir alanda konumlanmış yüksek katlı bloklar ile daha alçak katlı ve tek aileye hitap eden konutlar bulunur.

 

Levent Mahallesi, rasyonelliği ve fonskiyonelliği ile birlikte, mahalle ile birlikte tanzim edilen 345 lojman ünitesi dışında 70 mağaza-dükkanı, spor kulübü, gece kulübü ve 580 kişilik sineması ile birlikte yarattığı sosyal ve kamusal alanlarla doludur. Aynı zamanda, mahalledeki yapıların cephelerinde bulunan ve dönemin önemli sanatçılarının mozaik eserlerinin bulunduğu bir mahalle olarak, Türkiye’de modern dönemdeki ilk kamusal sanat örnekleri barındırır. Site dönemini yansıtan mimari özelliklerinin yanı sıra toplu konutta resme yer vermesi ve mimarlık-plastik sanatlar ilişkisini yeniden kurması açısından önemli bir proje olarak öne çıkmıştır.

Ferda Çağlayan’ın Kemal Ahmet Aru ile yaptığı röportajda Aru, 4. Levent mahallesinin bir bahçeli evler (garden city) niteliğini taşımasını istediklerini, tek aile evleri ve yüksek katlı blokların kontrast içerisinde olduğu bir çalışma olduğunu belirtmiştir. Aru, konutlar inşa edilirken cepheler üzerinde duvar resimleri ve mozaiklere yer verilmesi için Emlak Bankası yetkililerine danışmış, daha sonra bu isteği kabul edilince Akademi’den arkadaşları olan ressamları (Nurullah Berk, Sabri Berkel, Eren Eyüboğlu, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Ercüment Kalmık ve Ferruh Başağa) davet etmiş ve onlardan proje istemiştir. Bu sanatçılardan biri olan Bedri Rahmi Eyüboğlu, “Mozaik Hakkında” başlıklı yazısında, “Mimar eli değmedikçe resim bir göçebe hayat yaşamaya, daha doğrusu yaşamadan diri diri gömülmeye; yahut da loş müze salonlarında uykuya dalmaya mahkumdur” diyerek mimari ve sanat işlerinin bir arada yaşatılması gerektiğini vurgular. Eyüboğlu, aynı zamanda mimarlar ile işbirliği içerisinde olup, mimari uygulamalar dahilinde bir çok sanat işi yapmış bir sanatçı olarak, bu tavrını da ortaya koymaya, pratiğe dökmeye devam etmiştir.

 

Bu sanat işlerinin 4. Levent Mahallesi konutları cephelerinde işlenmesi ve sergilenmesi, bahsedilen mimari ve sanat ilişkisinin birer temsilcileri ve kamusal sanat bağlamı içerisinde Türkiye içerisinde olan geniş ölçekli uygulamalar dahilinde ilk işlerden biri olmuştur. 4. Levent Mahallesi, rasyonel ve fonksiyonel mimari üslubu ve sadeliği ile, bahsettiğimiz mozaik panoların niteliklerini ön plana çıkarabilecek düzeyde bir görünüşe sahip olmasına rağmen, bugün işyeri/büro olarak kullanılan çoğu apartman dairesi ve tekil konutun işlevlerinin değişmesine 2000’li yıllardan sonra hızla tanık olmuştur. Bu dinamikler dahilinde gelişen mahalledeki yapıların sadeliğini tamamen bozan reklam panoları ve işyerleri tabelaları, yapıların cephe özelliklerinin önüne geçmiştir. Kent hafızasında yer bırakması gereken bahsettiğimiz değerli sanatçıların duvar resimleri ve mozaikler, kamusal sanatı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ortaya konulan modern mimari üslup ile birlikte mahalle ölçeğine taşıyan işlerdir.

Yapıldığı 1950’li yıllardan itibaren birkaç mozaik işinin kaybolması ve üstünün klima üniteleri, reklam panoları gibi unsurlar ile kapatılması, Cumhuriyet döneminin başarılı sanatçıları tarafından ortaya konan bu kamusal sanat örneklerinin korunması için gerekli çalışmaların yapılmasına, en azından bu eserlerin fark edilmesine zemin hazırlamış, mozaik panoların çoğu bugün Çağdaş Levent Derneği ve Beşiktaş Belediyesi tarafından yapılan çalışmalar ile korunmaya çalışılmıştır.

Kaynaklar:

  • Batur, A., 1993, Cumhuriyet Döneminde Türk Mimarlığı, Cumhuriyet Dönemi, Türkiye Ansiklopedisi, Cilt 5, İletişim Yayınları, İstanbul.
  • Çağlayan, F., 2018, 4. Levent’in Hazineleri, Beşiktaş Belediyesi Dergisi, Sonbahar 12. sayı, ss. 60-65
  • Aru, K. A., 1956, Levend 4. Mahallesi, Arkitekt, sayı 285, ss. 140-153
  • Aru, K. A., Gorbon, R., 1952, Arkitekt, sayı 253-254, ss. 174-181
  • Eyüboğlu, B. R., 1995, Mozaik Hakkında, Resim Yaparken, ss. 272-273
  • Çağlayan, F., 2018, 4. Levent’in Hazineleri, Beşiktaş Belediyesi Dergisi, Sonbahar 12. sayı, ss. 60-65
  • http://www.besiktas.bel.tr/Files/File/mozaik_brosur.pdf, Erişim Tarihi: 25 Ocak 2020


RELATED POST