Archigram #1: Manifesto

Archigram, kurulduğu günden günümüze kadar tasarım ve sanat dünyasını etkisi altına almış bir mimarlık grubu. Bir derginin yapabileceğinin çok üzerinde bir etki alanı oluşturarak uluslararası bir tasarım standardı yakalayan, mimarlık dünyasında incelenen sorunları büyük oranda değiştiren, tasarım literatürüne yeni pek çok terim ve görsel anlatım tekniği kazandıran bir akademik platform. Walking-City (Yürüyen Şehir), Plug-in City (Tak-Sök Şehir) gibi hiçbir zaman inşa edilemeseler de mimarlık tarihinde çok büyük öneme sahip projelere, Amazing Archigram 4 Zoom! (Muhteşem Archigram 4) gibi mimari temsil şekillerinde binlerce tasarımcı ve öğrenciye öncül olan yayınlara imza atan Archigram’ı kapsamlı bir yazı dizisi ile inceleyeceğiz.

Archigram 1: Manifesto

© architecturewithoutarchitecture.blogspot.com

Archigram, 1961 ve 1974 yılları arasında 6 mimar -Peter Cook, Ron Herron, Dennis Crompton, David Greene, Mike Webb ve Warren Chalk  tarafından çıkarılmış bir dergi/fanzin dizisi. (1) Her biri Architectural Association, Bristol, Regent Street Polytechnic ve Nottingham gibi İngiltere’nin farklı bölgelerinden bir araya gelen bu yeni mezun öğrenci grubu, 1960 yılında İngiliz dergilerinin öğrenci işlerini yayınlamaması ve geleneksel İngiliz mimarisine takındıkları eleştirel tavır sayesinde bir araya gelerek bir yayın çıkarma kararı alırlar.

Archigram 1: Manifesto

Archigram / © The Guardian


Archigram 1

Archigram 1 : © Harvard GSD

Çıkarılacak yayın, bir dergiden daha acil bir ihtiyaç olduğu düşüncesiyle telgrafa (telegram) benzetilir. Bu nedenle grup kendine architecture ve telegram kelimelerinin bir araya gelmesiyle oluşan Archigram ismini verir. (2) 1961 yılının Mayıs ayında Peter Cook, David Greene ve Mike Webb fanzinin ilk sayısını çıkarır. Archigram 1’in en önemli kısmı David Greene tarafından yazılan ve grubun manifestosu olarak kabul edilebilecek şiirdir.

The love is gone.
The poetry in brick is lost.
We want to drag into building some of the poetry of
countdown, orbital helmets.
discord of mechanical body transportation methods
and leg walking

Love gone.
Lost
our fascinating intricate
movings are trapped in soggen
brown packets all hidden all
art and front, no bone no love.
A new generation of architecture must arise
with forms and spaces which seems to reject
the precepts of ‘Modern’ yet in fact
retains these precepts. WE HAVE CHOSEN TO
BYPASS THE DECAYING BAUHAUS IMAGE
WHICH IS AN INSULT TO FUNCTIONALISM.

You can roll out steel     any length
You can blow up a balloon      any size
You can mould plastic        any shape
blokes that built the forth bridge
THEY DIDN’T WORRY
You can roll out paper      any length
take Cambers’ dictionary  THAT’S LONG
You can build concrete      any height
FLOW? water flows or doesn’t or does
flow or not flows
YOU CAN WEAVE STRING          any mesh
TAKE THIS TABLE you’ve got a top there
top and four legs
you can sit IN it you sit ON it, UNDER it or half under

‘Çeliği istediğin uzunlukta açabilirsin, Balonu istediğin büyüklükte şişirebilirsin, Plastiği istediğin şekilde dövebilirsin, Kağıdı istediğin uzunlukta açabilirsin, Betonu istediğin uzunlukta inşa edebilirsin.’, ‘Fonksiyonalizme haraket olan köhnemiş Bauhaus imajını reddetmeyi tercih ettik.’ İçerisinde bulundurduğu ifadeler ile grubun mimari tarzı hakkında çok önemli mesajlar veren bu şiir grubun yenilikçi kimliğinin bir kanıtı.

Sin Centre

Archigram 2’in en öne çıkan projesi, Mike Webb tarafından tasarlanan Sin Centre (Günah Merkezi). Londra’nın kalabalık meydanlarından Leicester Square’de tasarlanan proje, bowling salonu, sinema, tiyatro sahnesi, dans salonu, kafeler, barlar ve ofis alanlarından oluşan bir eğlence merkezi. Projenin ise en öne çıkan noktası kuşkusuz yaya ve araç sirkülasyonuna verilen önem. Dairesel ve dikdörtgensel sirkülasyon hacimleri projenin ana formunu oluşturuyor.

Mike Webb, Sin Centre

Michael Webb (1937), Sin Centre, Leicester Square, Londra, 1961. © Drawing Matter

Entertainment Palace (Eğlence Sarayı) olarak da adlandırılan Sin Centre, Michael Webb’in Regent Street Polytechnic Üniversitesi’ndeki bitirme tez projesi. Webb’in geçer not almayı başaramadığı bu projesi daha sonra MoMA tarafından sergilenerek hak ettiği değeri görüyor.

Sin Centre, hem adının hem de programı nedeniyle sıklıkla Cedric Price ve Joan Littlewood tarafından tasarlanan Fun Palace ile karşılaştırılır. Reyner Banham, Megastructures kitabında Sin Centre’i Fun Palace’ın prototipi olarak anar. Ancak, Mark Dorrian ile yaptığı bir röportajda Webb, iki projenin isimleri dışında ortak noktaları olduğuna inanmadığını belirtir. (3) Fun Palace’ın aksine, Sin Centre esnek ve değişken bir tasarım değildir. Sin Centre’ı büyüleyici yapan nokta araba ile bir binaya girme deneyimidir.

Mike Webb, Sin Centre / Sarmal Merdiven

Mike Webb, Sin Centre / Sarmal Merdiven – Aksonometrik Çizim © architecturewithoutarchitecture.blogspot.com

Projenin neredeyse tamamını hareket ve erişilebilirlik oluşturuyor. Özellikle Louis Kahn’ın Philadelphia şehri için hazırladığı trafik ve sirkülasyon diyagramlarından oldukça esinlenen Webb, tüm programını araç ve insan sirkülasyonu üzerine kurgular. Birbirinin üzerine geçen rampalar araçlar ve park alanlarını kolaylıkla erişilebilir kılar. Yapının çatısı ve döşemelerin tamamı konsol kirişlere bağlanan çelik halatlar ile taşınır. (4)

Kaynaklar

  • (1) Mimarlık Dergisi. http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=46&RecID=1094
  • (2) Chalk, Warren. Archigram The Book (1991).
  • (3) (4) Archigram Cushicle and Suitaloon – http://architecturewithoutarchitecture.blogspot.com
  • (5) Drawing Matter, Drawing, Movement and Medium: Michael Webb in Conversation with Mark Dorrian. https://www.drawingmatter.org/drawings/autographical-2/drawing-movement-and-medium-conversation-michael-webb-episode-2/


RELATED POST