READING

Brutalizm Akımının Geçmiş ve Günümüzdeki Durumu...

Brutalizm Akımının Geçmiş ve Günümüzdeki Durumu

1950 ve sonrasında, tüm dünyada ortaya çıkan birçok problemin yanı sıra, mimarlık  alanında da büyük değişimler gözlenmeye başlanmıştır. 19. Yüzyıl sanayi devriminin getirdiği sonuçların yanı sıra mimari akımlar arasında geçişin de meydana geldiği bir dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. 19.yüzyılın sonlarına gelindiğinde, sanayi devrimi sonrasında oluşan teknolojik gelişmeler sonucunda eski geleneklerden tamamen farklı bir mimari akım oluşmaya başlamıştır.1950’ler öncesinde oluşan yapı tekniklerinin yanı sıra, brutalizm akımına dahil olan bu yapılarda herhangi bir kapatıcı malzeme görülmemektedir. Brutalizm; kullanılan doku ve konstrüksiyonu vurgulayarak,  herhangi bir örtücü malzemenin kullanılmamış olması, ham haliyle ortaya çıkan akıma denilmektedir. Yapı konstrüksiyonunu ve yapının içerdiği tüm birimleri ortaya çıkaran bir mimari stildir. Çoğunlukla kullanılan beton malzeme olmak üzere çelik, ahşap veya cam gibi malzemeler de katkısız bir şekilde apaçık  görülmektedir. Tasarlanan yapıların dışarıdan çıplak gözle algılanabilir olması akımının en önemli özelliklerinden bir tanesidir.  Adolf Loos’un da öncülük ettiği ‘süsleme suçtur’ kavramını bu akımın yapılarını incelediğimizde görebiliriz. Mimari elemanlarda tekrarlamaya bol miktarda yer verilir. İç mekan uygulamalarında  havalandırma boruları ve elektrik hatları gibi hatların da açıktan geçirildiğini görebilirsiniz. Bu akımın yapılarında dik açılara önem verilmiş, geometrik şekiller çokça tekrar edilerek yapılarda vurgulanmıştır. Bu tür kullanılan geometrik şaşırtmalar brutalizm akımının diğer bir özelliğini de göstermiş olur.

Trellick Kulesi - Ernö Goldfinger

Trellick Kulesi / © Flickr – IK’s World Trip

Brutalizm kelimesi, İngilizce’de gaddar, acımasız anlamına gelen brutal kelimesinden değil, Fransızca bir tabir olan béton brut, yani işlenmemiş betondan gelmektedir. Akımın ortaya çıkmasındaki en büyük sebeplerden biri de II.Dünya Savaşı sonrasında halkın konut yetersizliğinden kaynaklı ihtiyaçlarının karşılanmaması ve  ekonomik sıkıntılardır. Bu malzemenin kullanılma sebebi ise o dönemde ortaya çıkan parasal sıkıntılardan dolayı malzemenin ucuz olması ve savaş sonrası ortaya çıkan konut yetersizliğini hızlı işlenmesinden dolayı çözmesidir. Diğer yandan bazı kaynaklara göre ise betonun yoğun olarak uygulandığı büyük yapılar bazı kesimlerce politik ve siyasi gücün göstergesi olarak inşa edilmişlerdir. Bir takım diğer kesimler ise bu yapıları çirkin ve hissiz yapılar olarak yorumlamışlardır.

 

50’li, 60’lı ve 70’li yıllarda en popüler dönemini geçiren brutalizm, 1980’lere gelindiğinde, etkisini yavaş yavaş yitirmeye başladığı gözlenmektedir. Yapılara yapılan eleştiriler sebebiyle, kurucu mimarların akımın 1980’lere doğru silinmemesi adına, yapılara farklı hatlar ve çeşitli renkler katarak o dönemde gelişen çağdaş modernizmden kopmamasını sağlamışlardır.  Brutalizmin en popüler döneminde ortaya çıkan en ünlü yapılarından biri Le Corbusier’in 50’li yılların başında tasarladığı Unite d’Habitation yapısıdır. Bu konut biriminin inşaatı sırasında beton kalıbından çıkartıldığı gibi kullanmıştır. 

Unite d'Habitation - Le Corbusier

©Paul Kozlowski

Brutalizm sözcüğünün ilk olarak kullanıldığı ülke olan İngiltere’de, Alison ve Peter Smitshson tasarladıkları okulda donatı borularını ve elektrik hatlarını açıktan geçirme kararı alarak bu akımı yapılarında  kullanmışlardır.  Bu akımın en çok kullanılan malzemesi beton olmasına rağmen, cam ve çelik gibi farklı malzemelerin de bir arada kullanıldığı örneklere rastlanmaktadır. Örneğin; yapımına 1971 yılında başlanan adını Fransa Cumhurbaşkanından alan Centre Pompidou. Kullanılan malzemelerin tamamen açıkta bırakılarak binanın tamamına modern bir görüntü vermeyi amaçlayan yapının mimarları Renzo Piano ve Richard Rogers bu özellikleri kullanarak yapının hala popülerliğini korumasını amaçlamışlardır. 

Centre Pompidou - RPBW

©RPBW / Michel Denancé

Günümüzde bu akımı yapılarında kullanan ve  en önemli  mimarlardan biri olan Tadao Ando’nun Church of Light isimli yapısını bu bağlamda inceleyebiliriz. Cephelerde kullanan ham beton yapıya kaba görüntüden ziyade zarif ve narin bir görüntü vermektedir. Aynı zamanda brutalizm, dış mekanın yanı sıra, iç mekan tasarımı yaparken de yapının doğallığını koruyabilicek bir akım olarak göz önünde bulundurulabilir. Mimari elemanların apaçık ortaya çıkarıldığı durumda, mekan tasarımında kullanılan mobilyalar mekanla iç içe girip harmoni oluşturabilir. Kullanılan elemanlar çok fazla öne çıkmadan, mekanla bütünleşebilirler. 

Işık Kilisesi - Tadao Ando

©ArchiTravel

Kısaca, Louis Kahn’ın da önceden tanımladığı üzere “Mimari bir mekan, nasıl yapıldığı aşikar olandır”. Bu açıklamada özellikle vurgulanan brutalist mimari yapılar, gizlenecek bir detayın olmadığı, tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan dolayısıyla hatasız görünmesi gereken içi ve dışı bir mimari ürünlerdir. Adolf Loos’un da vurguladığı bir konuşmasında, “İyice düşünülmüş, muhayyile ürünü mimarlığın biçimini herhangi bir süs sistemi altında saklaması gerekmez.” Bu bağlamda tasarlanan yapılar, çıplak ve kusursuz görünürde olması gerektir. Bunu sağlayabilen mimarlar, kariyerinde en büyük başarılardan birine imza atmış demektir. 

Esma Dolgun Dağdelen

Kaynaklar

  1. http://www.filozof.net/Turkce/nedir-ne-demek/16803-brutalizm-akimi-mimari-   nedir-ne-demek-hakkinda-bilgi.html
  2.  MİMDAP,Brütalizmin Güzel Yanı,New York Times. http://www.mimdap.org/?p=34818
  3.  ARSLAN D.,Brütalist Mimari    https://www.homify.com.tr/yeni_fikirler/7497/bruetalist-mimari
  4. RÜZGAR E., Paris’te bir modern sanat müzesi:Centre Pompidou      http://www.milliyetsanat.com/yazar-detay/eser-ruzgar/paris-te-bir-modern-sanat-    
  5. muzesi–centre-pompidou/13865) https://www.archdaily.com/151227/ad-classics-trellick-tower-erno-goldfinger
  6. SALGIN B; Brüt Beton, Brütalizm ve Türkiye Örnekleri, 2007

RELATED POST