READING

‘Architecture of Infinity’ Üzerine

‘Architecture of Infinity’ Üzerine

Architecture of Infinity Üzerine

Architceture of Infinity Afişi

VBenzeri’nin online film gösterimleri, 11 Haziran günü YouTube kanalında yönetmenliğini Christoph Schaub’un üstlendiği Architecture of Infinity (Architektur der Unendlichkeit) belgeselini ağırladı. Ben de daha önce izleme fırsatı bulamadığım için hemen takvimime not ettim gösterim gününü. İsminin bende bıraktığı ilk etki, belgeselin muhtemelen sınırlarını kullanıcıların belirlediği, geniş bir alana yayılmış açık mekanları ele alacağıydı. Belgesel, boş bir sahilde kumda oynayan ve karlarla kaplı ormanlık bir alanda koşturan çocuklarla başlıyor. Bu sırada Schaub ise küçük yaşta babasını kaybettiğinden ve onu kilisede son yolculuğuna dahi uğurlayamadığından bahsederek girizgahı yapıyor. Bu girizgahla beraber belgeselin de gidişatı belli oluyor. Yönetmenin “Infinity” tanımı, benim düşündüğümün aksine varoluşsal kaygılar güden, daha ruhani bir tanım olarak karşımıza çıkıyor.

Architecture of Infinity Üzerine

©Willem Jan Beeren

Peter Zumthor’un hayatla duygusal bağlar kuran bir yapı yapmak istiyorsak formun ötesine geçmemiz gerek söylemiyle tasarladığı Bruder Klaus Field Şapeli’nin karşımıza çıkmasıyla belgeselin kiliseler / ibadet mekanları üzerinden şekilleneceğini tahmin ediyorum. Almanya Mechernich’in bakir bir ovaya inşa edilen bu şapel, çevresiyle uyumuyla, gösterişsiz yapısıyla ve yapım tekniği ile formun ötesine geçmeyi başarmış bir yapı. Şapele doğru uzanan uzun ince toprak yolun sonunda üçgen bir girişten içeri giriyoruz – ki bu üçgen giriş dikkatimi çektiğinde aklıma gelen ilk şey bir çadır girişi oldu. Primitif bir ihtiyaç olan saf inanma isteği ve yine primitif bir ihtiyacı gideren çadırın giriş formunun burada özellikle kullanılmış olma düşüncesi beni etkileyen bir nokta oldu. 

Architecture of Infinity Üzerine

Fotoğraflar: Aldo Amoretti & Samuel Ludwig

İçeri girdiğimizde bizi mistik bir hava karşılıyor. Bu havayı oluşturan en etkin unsur ise doğal ışık kullanımı. Tavandan ve cepheye açılmış deliklerden içeriye sızan ışıkla beraber dikkatimi şapelin iç duvarlarının dokusu çekiyor. Tırtıklı yapısıyla dikkat çeken duvarlar, kuru ağaç gövdelerinin üzerine beton dökülüp sonrasında bu gövdelerin ateşe verilmesiyle ortaya çıkan bir doku. Sade, gösterişsiz ve doğal yapısıyla tamamen ruhani amaca yönelik olan bu şapel, aslında şapel tanımının ötesinde her inanıştan insanın buraya gelip ibadet edebileceği bir mekan etkisi yaratıyor.

Architecture of Infinity Üzerine

©miesarch.com

Almanya’dan Portekiz’e devam eden belgesel, Porto’da kaldığım sürede kendisiyle tanışıp stüdyosunda röportaj yapma fırsatını da yakaladığım Álvaro Siza ile bir sohbetle devam ediyor. Sonrasında ilk gördüğünüz anda evet bu Siza’nın eseri diyeceğiniz türden bir yapıyla karşılaşıyoruz. Marco de Canavesses’te yer alan Santa Maria Kilisesi, cepheye baktığımızda Portekiz’de sıkça rastlayabileceğimiz tipik kiliselerin soyutlaştırılmış bir formu gibi aslında. 10 metre yüksekliğindeki giriş kapısı ve bulunduğu duvar cepheden içerlek konumlandırılmış. Böylece girişin yanında yükselen iki dikdörtgen prizma da kilisenin kuleleri havasını veriyor bana.

Architecture of Infinity Üzerine

©miesarch.com

Kilisenin camları, doğal ışık kullanımını seven Siza’nın diğer yapılarında olduğu gibi formu ve fonksiyonu destekler nitelikte yerleştirilmiş. Kilisenin içerisine girdiğimizde dış cephedeki formun içeriye de yansıdığı bembeyaz bir mekanla karşılaşıyorsunuz. Yönetmen Schaub sanki bir boşlukta süzülüyorsunuz yorumunu yapıyor bu mekan için. Aslında bembeyaz bir mekandan ziyade beyaza boyanmış bir mekan desek daha doğru olur burası için çünkü içeriye de yansıyan formla ve camların konumlarına bağlı olarak mekan içerisinde gri ve tonlarında birçok renk ortaya çıkıyor. Santa Maria Kilisesi’nin gösterim süresince Álvaro Siza’nın, kilisenin içini özellikle beyaza boyayarak sonsuzluğa gönderme yapmak isterken, yapının formuyla, ışık ve gölge oyunlarıyla da bu sonsuzluk içerisinde bir etki yaratabileceğimiz mesajını verdiğini de düşünmeden edemiyorum.

Architecture of Infinity Üzerine

©Hidden Archtiecture

Belgeseli izlerken özellikle ilgimi çeken ve beğendiğim bir diğer yapı ise Alman mimar Rudolf Schwarz’ın Avusturya Linz’deki St Theresia Kilisesi. 1959 yılında yapılmış bu kilise sadece oval formu ile bile alışılmışın dışına çıkan bir karaktere sahip. Kiliseyi asıl ilginç ve kendisine hayran bırakan özelliği ise yapının yarım bırakılmış bir havası olması. Hatta belgeselde gösterilen açısıyla yarım bırakılmış bir apartman inşaatı havası uyandırıyor bende. Bu sırada James Turrel’ın bir sözü geçiyor belgeselde: “Astronotlar aya basınca artık uzaydayız diyorlar ancak Dünya’dayken de zaten uzaydayız.”. Bu sözler St. Theresia Kilisesi’nin mimarisiyle vermek istediği “Sen ne kadar kutsal bir mekanda da olsan dünyayla olan ilişkin ve dünyadaki hayatın devam ediyor. Aynı zamanda dünyanın neresinde olursan ol, sen hep kutsal bir mekandasın.” mesajını çok iyi veriyor.

Architecture of Infinity Üzerine

©Hidden Archtiecture

Belgeselde gösterilen tüm mekanların ortak bir özelliği de doğal ışıkla olan ilişkileri. Belgeselin sonralarına doğru, James Turrel’ın çocukluğuna dair paylaştığı “blackout” perdelere delikler açıp içeri giren ışığı incelemesi ile ilgili bir anektod var. Perdelerimizin arkasında aslında bir sonsuzluk var ve buna ulaşabilmek için o perdeyi kaldırmamız gerekiyor. Özellikle belgeselde geçen kiliselerde de bu ışık kullanımının kutsallık ve sonsuzluk üzerine oturtulmuş bir tanıma sahip olduğunu görüyoruz. Ancak belgesel sadece yukarıda yazdığım üç kilisenin gösteriminden oluşmuyor: birkaç kilise ve seküler yapının da gösterimi yapılıyor belgesel süresince. Yazının başında yönetmen Schaub’un küçük yaşta babasını kaybetmesi olayı ve hayat-sonsuzluk kavramlarını sorgulaması üzerinden kiliselere bağlanmış bir belgeselin farklı yerlerinde gösterilen sergi alanı, gökyüzü gözetleme binası, su altı mekanları gibi seküler yapıların da gösterilmiş olması bence kurguda kopukluk yaratan bir etmen olarak karşımıza çıkıyor. Buna karşın kurguda güçlü bir rol oynadığını düşündüğüm sahne geçişlerini çok başarılı bulduğumu söylemeliyim. 

Architecture of Infinity Üzerine

Architecture of Infinity Online Afişi

Belgesel süresince yapılar arası geçişlerde ve belgeselin sonunda en başta gördüğümüz gibi kumsalda oynayan, karda koşturan çocuklar görüyoruz. Bunun hem yönetmenin çocukluğuna hem de kutsal mekanların çocuklar gibi saf olması gerektiğine bir gönderme yaptığını düşünüyorum ve öyle olması durumunda, sahnelerin bağlanması konusunda başarılı bir köprü olduğu kanısındayım. Kurguda beni rahatsız eden ögeler olmasına karşın Architecture of Infinity keyifle izlediğim bir belgesel oldu. Bir buçuk saatinizi ayırıp siz de bu belgeseli internet üzerinden seyredebilirsiniz. Benim için de sırada bir sonraki gösterimi beklemek var. 


RELATED POST